top of page
İnönü

İkinci İnönü Zaferi'nin 101. Yıl Dönümü: Atatürk ile İnönü Arasında Kritik Yazışma

Kurtuluş Savaşı sırasında kazanılmış olan II. İnönü Savaşı, İngilizlerin Yunanlıları kışkırtması sonucunda meydana gelmiş bir savaştır.

Yunanistan Bursa’dan Bilecik´e doğru saldırılarını başlattı. Daha sonra Eskişehir´e, Uşak üzerinden de Afyon´a doğru gelişecekti. Türk Birlikleri Bursa’dan başlatılan saldırıya mevzilenmişti. Savaş tüm yoğunluğu ile devam ediyordu. İlk başlarda Yunanlılar başarılı ataklar sergilemişti. Fakat Türklerin direnci karşısında daha fazla dayanamayıp geri çekilmek zorunda kaldılar.

Yunanlılar bu geri çekilme karşısında çok sert tepki verdiler. Türk şehirlerini ve köylerini ateşe vererek özellikle Bozüyük, Bilecik ve Söğüt ilçelerini kül yığınına çevirdiler. Bölgede bulunan camilerin dahi hepsi Yunanlılar tarafından yakıldı.

Türk ordusu bu duruma oldukça sinirlendi ve Atatürk’ün emri ile Albay İsmet Bey, 31 Mart sabahında atağa geçti. Yunan birlikleri İnönü'nün saldırısı karşısında dayanamadılar ve yenik düştüler. Böylece Yunan geri püskürtülmüş oldu. Albay olan İsmet İnönü kazandığı zaferi bir Telgraf ile Ankara´da bulunan Mustafa Kemal´e bildirmiştir. Böylece İsmet İnönü Tuğgeneralliğe yükselmiştir.

İsmet İnönü'nün bu başarısı üzerine Refet Bey, güneydeki Türk birliklerinin komutanı olarak Yunanlılara bir saldırı tertip etmiş fakat başarılı olamamıştır. Bu yüzden düşman birlikler Dumlupınar´a yerleşmiştir. Hal böyle olunca Refet Bey komutanlıktan alınmış ve cephe İsmet Paşa'nın komutasına tahsis edilmiştir.

ATATÜRK İLE İNÖNÜ ARASINDAKİ YAZIŞMA

 

Metristepe, 1.4.1921

Saat 18.30’da Metristepe’den gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri dayanan ve artçı olması muhtemel olan bir düşman müfrezesi, sağ kanat grubunun taarruzu ile düzensiz olarak çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve faaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silâhlarımıza terk etmiştir.

Batı Cephesi Komutanı

İsmet

Ankara, 1.4.1921

İnönü Savaş Meydanında Metristepe’de

Batı Cephesi Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa’ya

Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Muharebeleri’nde üzerinize yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Milletimizin İstiklal ve varlığı, dahice idareniz altında görevlerini şerefle yapan komuta ve silâh arkadaşlarınızın kalbine ve vatanseverliğine büyük bir güvenle dayanıyordu.

Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs (161) talihini de yendiniz. İstilâ altındaki talihsiz topraklarımızla birlikte bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istilâ hırsı, azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.

Adınızı tarihin şeref âbidelerine yazan ve bütün millete size karşı sonsuz bir minnet ve şükran duygusu uyandıran büyük gazâ ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği kadar, milletimiz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin ufkuna da baktığını ve hâkim olduğunu söylemek isterim.

Büyük Millet Meclisi Başkanı

Mustafa Kemal

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne

Zulüm ve zorbalık dünyasının en zalimce hücumlarına karşı yalnız ve şaşkın kalan milletimizin maddî ve manevî bütün kabiliyet ve kuvvetlerini ruhundaki ateşle toplayan ve harekete getiren Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı Mustafa Kemal Paşa!

Kahraman askerlerimiz ve subaylarımız adına, askerlerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan tümen ve kolordu komutanları adına takdir ve tebriklerinize büyük bir iftiharla teşekkürlerimi arz ederim.

Batı Cephesi Komutanı İsmet

İstiklâl Marşı'nın 101. Yıl Dönümü

Türk milletinin özgürlük mücadelesinde milli ve manevi cephenin güçlenmesine omuz veren İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı'nın kabulünün 101'inci yılında anılıyor.

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey Meclis'te okuduğunda ayakta alkışlanan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921'de "Milli Marş" olarak kabul edildi. Ersoy, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır'da yaşayan ve orada Türkçe dersleri veren Ersoy, 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü.

Mısır'dan hasta ve yorgun olarak dönen ve Abbas Halim Paşa'ya ait Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nın dördüncü katındaki dairede kalan Ersoy, 27 Aralık 1936'da hayata gözlerini yumdu.

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği kabri, Edirnekapı Şehitliği'nde bulunuyor.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında, "2018 Yılı Vefa Ödülü"ne layık görülen Akif'in, 20 Aralık doğum günü, 27 Aralık vefat günü olmasından dolayı her iki günü de kapsayacak bir hafta boyunca vatan şairinin anılması hedeflenmişti.

Bu kapsamda, İçişleri, Milli Eğitim ile Kültür ve Turizm Bakanlıklarının 2019'da müştereken çıkardığı yönetmelikle 20-27 Aralık, "Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası" ilan edildi.

İstiklal Marşı

Atatürk'e mektup yazan ABD'li çocuk: 97 yıl sonra ortaya çıktı!

1923'te 10 yaşında olan Curtis La France, Mustafa Kemal Atatürk’e hayranlığını anlatan bir mektup yazmış ve Atatürk’te Amerikalı çocuğa cevap vermişti.

1923 yılında ABD'nin New York eyaletinde yaşayan Curtis Lafrance adındaki ABD'li bir çocuk, Atatürk'e olan hayranlığını kağıda dökerek okyanus ötesinden Türkiye'nin kurucusu Gazi Mustaga Kemal Atatürk'e bir mektup yazmıştı.

Onlarca yıllık Kurtuluş Savaşı'nın ardından modern bir cumhuriyet yaratan Mustafa Kemal Atatürk, 10 yaşındaki ABD'li Lafrance'ın mektubunu okumuş ve bir cevap yazmaya karar vermişti.

Yale Üniversitesi’nde okuyarak makine mühendisi olan Curtis, 85 yaşındayken, ABD’de yaşayan Saliha Sulander isimli Türk vatandaşıyla tesadüfen tanıştı.

1998 yılında Türk elçilik görevlileri mektubu inceledi ve Curtis, Bülent Ecevit’in talimatıyla, Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafından Türkiye’ye davet edildi.

Ankara'yı ziyaretinde "“Hayatımın en duygulu anını yaşıyorum” diyen Curtis, Mustafa Kemal’in kendisine gönderdiği mektubu, Anıtkabir müzesinde sergilenmek üzere Türkiye’ye armağan etti.

Anıtkabir'deki törende “1938’te Atatürk’ün öldüğünü duyduğumda 25 yaşında bir delikanlıydım, niye ağladığımı kimse anlamamıştı” dedi.

Ataya mektup
Mecls önü foto

TBMM Önünde Çekilen Meşhur Fotoğrafın Öyküsü

Türkiye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından tam 98 yıl önce ilan edilen Cumhuriyet'i kutluyor. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında sosyal medyada birbirinden farklı fotoğraflar paylaşılırken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Meclis bahçesinden çıkarken çekilen fotoğrafı da yeniden gündem oldu. 

FOTOĞRAFIN ÖZEL BİR HİKAYESİ VAR

Cumhuriyetin kuruluşunun 6. Yılında, birinci Meclis önünde Atatürk ve devlet erkânının çıkışının görüntülendiği meşhur fotoğrafın özel bir hikayesi var. İşte Tolga Aydoğan tarafından kaleme alınan o hikaye;

"Atatürk Fevzi Çakmak'ın kızının düğününde tüm davetliler arasında fotoğraf çekmeye çalışan bir genci fark etti. Yanına gidip gülümseyerek bu çelimsiz gence "Adın ne senin çocuk?" diye sordu. Genç şaşırdı bir anda, neticede Kemal Paşa yanına kadar gelip adını sormuştu, kekeleyerek "Efendim benim adım Ali Rıza" dedi.

Atatürk yine hoşnutça gülümseyerek "Bilir misin, benim babamın adı da Ali Rıza, nerelisin peki?" "Üsküplüyüm paşam." Kemal Paşa belki de babasıyla adaş olduğundan bir anda kanı kaynamıştı bu genç adama. Akabinde "Peki madem, sana bundan böyle 'Sarı' diyeceğim. Artık hususi fotoğrafçılarımdan olacaksın, anlaştık mı?" Gözleri parlayarak "Emredersiniz paşam!" dedi genç adam.

Gencecik Ali Rıza belki de hayatının en ilginç ve en güzel gününü yaşıyordu. Vatanı kurtardığı için sonsuz hayranlık beslediği Kemal Paşa'nın yakınında olacak ve fotoğraflarını çekecekti. Ne büyük bir gurur!

Vazife aldığı yıllarda Atamızın çok fotoğrafını çekti ama içlerinden biri vardı ki işte o tarihe geçecekti. Meclisin önündeki o meşhur poz…

29 Ekim 1929…

Cumhuriyet Bayramı coşkusu büyük bir şevkle kutlanmaktadır.

Kemal Paşa ve beraberindekiler Meclis'ten çıktıklarında gazeteciler fotoğraf çekmek için adeta birbirlerini ezmektedir. O an Ali Rıza itiş kakış içinde bir omuz darbesiyle yere yuvarlanır. Ayağa kalkıp, kadrajı ayarlayıp fotoğrafı çekene kadar Atatürk ve beraberindekiler çoktan Meclisin önünden ayrılmış ve Ankara Palas'ın önüne kadar ilerlemiştir.

Ali Rıza bu tarihi anı çekemediği için üzüntüyle taşın üzerine oturup hüngür hüngür ağlamaya başlar.

Çok geçmeden uzaktan Kemal Paşa'nın sesini işitir. Kendine has o güzelim Rumeli şivesiyle "Hey Sarı! Söyle bakalım neden ağlıyorsun?" Birden irkilip ayağa kalkar Ali Rıza.

Ali Riza Tuncay (1880 - 1960)

Gözyaşlarını silip "Paşam" der ve yanına gider, fotoğrafı çekemediğini anlatır. Kemal Paşa gülümseyerek, 'Canını sıktığın şeye bak bre çocuk!'

Atatürk büyük bir olgunlukla tüm devlet erkanına seslenerek "Arkadaşlar tekrar içeri girip yeniden çıkacağız. Sarı bizim fotoğrafımızı çekecek!" Devlet erkanı bu durumu garipser.

Bir fotoğrafçı, fotoğraf çekemedi diye koskoca bakanlar, mebuslar tekrar Meclisin önüne gidip aynı pozu mu verecek? Verecek evet! Çünkü Atatürk'tü bunu isteyen. Ali Rıza'nın gözyaşlarına kıyamayan o yüce Atatürk…

'İŞTE O MEŞHUR POZ'

Ve Atatürk ile Devlet erkanı 29 Ekim 1929'da yeniden içeri girer ve bu sefer Ali Rıza için Meclisin tam önünde işte bu meşhur pozu verir."

Evet, bugün hepimizin aşina olduğu bu fotoğrafın ardında ağlayan bir genci mutlu etmeye çalışan o yufka yürekli Mustafa Kemal ve deklanşöre basan genç Ali Rıza Tuncay yatar.

bottom of page